{ "title": "Duyu Organları", "image": "https://www.organ.gen.tr/images/duyu-organlari.jpg", "date": "20.01.2024 12:30:08", "author": "Selen Karadeniz", "article": [ { "article": "Duyu organları, dışarıdan gelen uyarıları reseptörler yardımıyla alan organlardır. Çevredeki değişen her durumda duyu organları aracılığıyla alınan uyarılarla vücudun sistemleri kendini buna ayarlar ve yanıt verirler. Duyu organlarında bulunan duyu reseptörleri üç grup halindedir. Gözlerde bulunan ve ışığa karşı duyarlı olanlar fotoseptörler, kimyasal uyaranlara duyarlı olan ve burun ile dilde olan kemoreseptörler, titreşim, ısı ve dokunmaya karşı duyarlı olanlar ve deri ile kulakta bulunanlar ise mekanoreseptörler olarak tanımlanır. Duyu organları insanlarda 5 türdür.

Duyu organları

Burun ve koku alma duyusu: Yutağa arkadan bağlı olan ve koku alma duyusu olan burun yapısının iç yüzeyinde mukus salgısı salgılayan bezler olur. Burun boşluklarının üstünde sarı bölge adı verilen alanda koku alma reseptörleri olur. Bunların her biri sinir hücresidir. Reseptörlerin aksonları kalbur kemiğinden geçer, koku soğancığına girerek, burada olan duyu sinirleriyle sinaps yapar. Mukus içinde eriyen maddelerle koku reseptörleri uyarılabilir. Koku verici kimyasallar reseptör moleküllerle reaksiyona girerek, hücre zarı geçirgenliğini değiştirip impuls başlatır. Bunlar beyindeki ilgili yerlere ulaştırılarak, burada değerlendirilir. Ancak koku alma duyusunun çabuk yorulması nedeniyle, belirli bir süre sonra hissedilmemeye başlar. Sadece farklı bir koku hissedilebilir.

Deri ve dokunma duyusu: Dokunma, ısı, basınç, ağrı gibi mekanik duyuların algılandığı reseptörler bulunmaktadır. Mekanik duyular arasında en önemlisi Pacini cisimciği yani basınç duyusudur. Bu cilt altına, iç organların duvarına yerleşir. Çevredeki basınç değişimlerini algılamaya yararlar. Ruffini ve Meissner cisimciği ise dokunma duyusunu alır. Dudaklar ve parmak uçlarında yoğun şekilde bulunur. Dermis tabakasındaki Ruffini cisimciği sıcaklık duyusunu alır. Bunlar kısa sürede yorulur. Ciltteki kıl kökü reseptörleri de dokunma reseptörleridir. En az özelleşen reseptörler ise serbest sinir uçlarıdır. Derinin dokunma duyusu dışında vücudun bütünlük kazanmasında etkili olması, mikropların içeri girişine mâni olması, bazı canlılarda su kaybını önlemesi, ter bezleri aracılığıyla boşaltmaya yardımcı olması, vücut ısısının korunmasına yardımcı olma gibi görevleri vardır. Bu nedenle derinin temiz tutulması ve herhangi bir yaralanma durumunda tedavisinin yapılması önemlidir.

Dil ve tat alma duyusu: Konuşma, yiyeceklerin ağızda çevrilmesi ve yutulması, besinlerin tadının alınmasını sağlayan dilin üzeri epitel dokuyla örtülüdür. Üzerindeki papilla adı verilen yapılara tat alma tomurcukları yerleşmiştir. Bunlar iğliksi, çanaksı ve mantarsı şekilde olur. Ekşi, tatlı, acı gibi lezzetler dilin belirli bölgelerinde olan tat tomurcukları ile alınır. Dilde arkada olan kısım acı, arka kenarları ekşi, ucu tatlıyı, orta kenarları da tuzluyu hisseder. Besinlerin kokusu, tadı, ısısı, rengi lezzet adı verilen duyuyu oluşturmaktadır.

Göz ve görme duyusu: İnsan gözü belirli aralıktaki dalga boyuna sahip ışıkla uyarılmakta ve görmeyi gerçekleştirmektedir. Gözde görmeyi sağlayan, koruyucu görev üstlenen yapılar olur. Bunlar kaşlar, kirpikler, göz kapakları, göz yaşı bezi ile göz yuvarlağının göz çukuruna bağlanmasını sağlayan kaslardır. Gözdeki görmeyi sağlayan kısımlarda mercek, reseptörler ile duyu sinirleridir. 3 tabakadan oluşan göz küresinde, dışta içeriye doğru sert tabaka, damar tabaka ve ağ tabaka olur. Görme cisimden gelen ışınların saydam tabakada kırılmasından sonra, göz bebeğinden geçmekte ve merceğe ulaşmaktadır. Burada bir kez kırılıp, ardından camsı cismi geçmekte ve retinada ters görüntü oluşturmaktadır. Koni ve çomak reseptörlerini uyaran ışınlar, görme sinirlerinde impuls başlatarak, bunlarda duyu sinirleriyle beynin görme merkezine iletilmektedir. Burada cisim değerlendirilir ve görülür.

Kulak ve duyma duyusu: İşitme ve denge organı olan kulak, dış, orta ve iç kulak olarak değerlendirilir. Kulakta duyma duyusunu oluşması bu kısımlar arasında ses dalgalarının iletimiyle ve beyne ilgili merkeze gönderilmesiyle gerçekleşir.
" } ] }